Je was op zoek naar: karıştırdığını (Turks - Engels)

sosyal tanınmanın getirdiği mükafatı erteleyebilirsiniz. ve aklınızın konuşmayı eylem ile karıştırdığını anlayabilirsiniz.
you can delay the gratification that the social acknowledgement brings, and you can understand that your mind mistakes the talking for the doing.

İyi eğitimli, akıllı. sylvia browne'nin neler karıştırdığını biliyor, ama umursamıyor.
he's well educated, he's smart, he knows what sylvia browne is doing but he doesn't give a damn.

allah, şeytanın karıştırdığını, kalblerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri sınamaya vesile kılar.
(he does this) in order that he may make the evil caused by satan a trial for those in whose hearts there is sickness (of hypocrisy), whose hearts are hard (and vitiated).

/. allah şeytanın karıştırdığını, kalblerinde hastalık bulunan ve kalbleri kaskatı olan kimseleri sınamayı vesile kılar.
(he does this) in order that he may make the evil caused by satan a trial for those in whose hearts there is sickness (of hypocrisy), whose hearts are hard (and vitiated).

allah şeytanın karıştırdığını, kalblerinde hastalık bulunan ve kalbleri kaskatı olan kimseleri sınamayı vesile kılar. zalimler şüphesiz derin bir ayrılık içindedirler.
(this he permits) in order that he makes satan's interjections a temptation for those in whose hearts is a sickness and those whose hearts are hardened and the harmdoers are in a wide schism,

allah, şeytanın karıştırdığını, kalblerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri sınamaya vesile kılar. zalimler şüphesiz (haktan uzak) derin bir ayrılık içindedirler.
(this he permits) in order that he makes satan's interjections a temptation for those in whose hearts is a sickness and those whose hearts are hardened and the harmdoers are in a wide schism,

adjuvanlar da kullanabilirsiniz, bunlar karıştırdığımız kimyasallar.
you also can use adjuvants, which are chemicals you mix.