Você procurou por: yo me pongo la rebeca (Espanhol - Turco)

yo me quiero.
kendimi seviyorum.

en cuanto a mí, me pongo en manos de alá.
ben de işimi allah'a bırakıyorum.

yo me iré cuando ella regrese.
o geri geldiğinde gideceğim.

por ellos yo me santifico a mí mismo, para que ellos también sean santificados en la verdad
onlar da gerçekle kutsal kılınsınlar diye kendimi onların uğruna adıyorum.

como mi madre estaba enferma, yo me ocupé de ella.
annem hasta olduğu için, ona ben baktım.

¡acordaos de mí, que yo me acordaré de vosotros!
anın beni ki, anayım sizi.

ya que muchos se jactan según la carne, también yo me jactaré
mademki birçokları ne olduklarıyla övünüyorlar, ben de övüneceğim.

entonces, yo me los llevé y ;¡cuál no fue mi castigo!
(bak işte) azabım nasıl oldu?!

y el otro dijo: «yo me he visto llevando sobre la cabeza pan, del que comían los pájaros.
diğeri de: ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm.

y por esto yo me esfuerzo siempre por tener una conciencia sin remordimiento delante de dios y los hombres
bu nedenle ben gerek tanrı, gerek insanlar önünde vicdanımı temiz tutmaya her zaman özen gösteriyorum.

"yo me voy por el camino de todo el mundo. tú, esfuérzate y sé hombre
‹‹herkes gibi ben de yakında bu dünyadan ayrılacağım. güçlü ve kararlı ol.

si yo me baso en una prueba clara venida de mi señor y Él me provee de un bello sustento venido de Él...
ya ben rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve o da beni kendisi'nden güzel bir rızık ile rızıklandırmışsa?

entonces, os acordaréis de lo que os digo. en cuanto a mí, me pongo en manos de alá. alá ve bien a sus siervos».
yakında, size neler dediysem, anlıyacak, hatırlıyacaksınız onları ve ben, işimi allah'a ısmarladım; şüphe yok ki allah, kullarını görür.

¡no me pongas con el pueblo impío!»
beni şu zalim toplulukla bir tutma."

os ruego, hermanos, que os hagáis como yo, ya que yo me hice como vosotros. no me habéis hecho ningún agravio
kardeşler, size yalvarıyorum, benim gibi olun. Çünkü ben de sizin gibi oldum. bana hiç haksızlık etmediniz.

"'sin embargo, yo me acordaré de mi pacto que hice contigo en los días de tu juventud, y estableceré contigo un pacto eterno
gençlik günlerinde seninle yaptığım antlaşmayı anımsayacağım. seninle sonsuza dek kalıcı bir antlaşma yapacağım.

si disputan contigo, di: «yo me someto a alá y lo mismo hacen quienes me siguen».
buna karşı seninle münakayaşa kalkışırlarsa de ki: "ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü allah'a teslim etmişimdir".

y discutieron con argucias para, así, derribar la verdad. entonces, yo me los llevé y ;¡cuál no fue mi castigo!
ve hakkı işlemez kılmak için yanlışı/tutarsızlığı esas alarak mücadele ettiler; nihayet onları yakaladım. nasıl olmuştu azabım?!

uno de ellos dijo: «me he visto prensando uva». y el otro dijo: «yo me he visto llevando sobre la cabeza pan, del que comían los pájaros.
biri, "rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm" dedi; diğeri "başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm" dedi.

¡no hagas, pues, que los enemigos se alegren de mi desgracia! ¡no me pongas con el pueblo impío!»
(ne olur) düşmanları üstüme güldürme, beni bu zalim kavimle beraber tutma!"