Sie suchten nach: verso di lei (Italienisch - Türkisch)

verso di lei
ona karşı

verso di loro
onlara karşı

verso di ricerca:
arama yönü:

la meta è verso di lui,
[15,49-50; 14,34; 13,41]

comportatevi verso di loro convenientemente.
bir fuhuş işlemeleri hali istisna.

allah è misericordioso verso di voi.
allah şüphesiz ki size merhamet eder.

il destino ultimo è verso di me.
(bunların hepsi, güç şeylerdir. onun için biz insana): "bana ve anana-babana şükret, dönüş banadır."

vi chiamo a lui e verso di lui tornerò”.
ben (insanları) o'na da'vet ederim, dönüşüm de o'nadır."

alla porta incontrarono il marito di lei.
(tam bu sırada) kapıda kadının kocasıyla karşılaştılar!

finché si comportano rettamente con voi, comportatevi rettamente verso di loro.
bu şekilde antlaşması olanlara, onlar size doğru-dürüst davrandıkça, siz de doğru-dürüst davranın.

cos'hanno mai da affrettarsi verso di te coloro che non credono,
(resulüm!) o kafirlere ne oluyor ki, sana doğru koşuyorlar?

essi gridano verso di me: «noi ti riconosciamo dio d'israele!»
diye bana yakarıyorlar.

poi abramo si staccò dal cadavere di lei e parlò agli hittiti
sonra karısının ölüsünün başından kalkıp hititlere,

giovenca bellissima è l'egitto, ma un tafano viene su di lei dal settentrione
ama kuzeyden atsineği geliyor ona.

in quel giorno si dirà: «la vigna deliziosa: cantate di lei!»
‹‹sevdiğim bağ için ezgiler söyleyin›› diyecek,

allora giuda disse a onan: «unisciti alla moglie del fratello, compi verso di lei il dovere di cognato e assicura così una posterità per il fratello»
yahuda onana, ‹‹kardeşinin karısıyla evlen›› dedi, ‹‹kayınbiraderlik görevini yap. kardeşinin soyunu sürdür.››

poi amnòn concepì verso di lei un odio grandissimo: l'odio verso di lei fu più grande dell'amore con cui l'aveva prima amata. le disse
bundan sonra amnon tamardan öylesine nefret etti ki, ona duyduğu nefret, beslemiş olduğu sevgiden daha güçlüydü. amnon tamara, ‹‹kalk, git!›› dedi.

ai piedi di lei si contorse, ricadde, giacque; ai piedi di lei si contorse, ricadde, dove si contorse, là ricadde finito
yığıldığı yerde cansız kaldı.

egli si diresse su quella strada verso di lei e disse: «lascia che io venga con te!». non sapeva infatti che quella fosse la sua nuora. essa disse: «che mi darai per venire con me?»
yolun kenarına, ona doğru seğirterek, kendi gelini olduğunu bilmeden, ‹‹hadi gel, seninle yatmak istiyorum›› dedi. tamar, ‹‹seninle yatarsam, bana ne vereceksin?›› diye sordu.