Vous avez cherché: birazdan yemek yiyeceğim (Turc - Anglais)

birazdan yemek yiyeceğim
i will eat soon

birazdan yemek yiyeceğiz.
we'll be eating soon.

yemek yiyecek.
he will have dinner.

mary yemek yiyecek.
mary will have dinner.

akşam yemeği yiyeceğim.
i'll have dinner.

sayısız gurme yemek yiyeceksiniz.
you'll eat countless gourmet meals.

tom bizimle yemek yiyecek mi?
is tom going to eat with us?

bir arkadaşla bir akşam yemeği yiyeceğim.
i am going to eat an evening meal with a friend.

tom buraya gelir gelmez yemek yiyeceğiz.
as soon as tom gets here, we'll eat.

bu akşam jackson'larda yemek yiyeceğiz.
we're going to eat dinner at the jacksons' tonight.

yemek yemek istememe rağmen, yemek yiyecek yeterli zamanımın olmadığını fark ettim.
i realized that even though i wanted to eat, i didn't have enough time.

arabamız kiralık bir ford taurustu. Öğle yemeği zamanıydı ve yemek yiyecek bir yer arıyorduk.
this was a rented ford taurus. it was dinnertime, and we started looking for a place to eat.

sonra belediye başkanıyla yemek yiyecektik akşam yemeğinde de malaga'nın önde gelenleriyle yemek yiyecektik.
and then we were going to have lunch with the mayor and we were going to have dinner with the most important people in malaga.

ama çok hızlı bir şekilde, maymunlar bu jetonları laboratuardaki farklı kişilere verip biraz yemek alabileceklerini fark ettiler.
but very quickly, the monkeys realized that they could actually hand these tokens over to different humans in the lab for some food.

sofrada oturanlardan biri bunu duyunca İsaya, ‹‹tanrının egemenliğinde yemek yiyecek olana ne mutlu!›› dedi.
and when one of them that sat at meat with him heard these things, he said unto him, blessed is he that shall eat bread in the kingdom of god.

Öğle tatili için dışarı gittiklerinde beyinlerini sarj eder, arkadaşları ile buluşur, biraz yemek yer, bir bira içer, konuşurlar belki de daha önceden yapamayacakları bir fikir sinerjisi kurarlar.
it's when you go out in the world and you recharge your brain, you meet your friends, you have a beer, you have some food, you talk, you get some synergy of ideas that maybe you wouldn't have had before.

ve bu arada biraz yemek yiyip, biraz atıştırıyorum... ...çocuklarıma bağırıyorum ve bilirsiniz, hayatınıza devam etmenizi sağlayan... ...tüm bu olağan şeyleri yapıyorum.
and i'm also trying to have some meals, and have some snacks, and, you know, and yell at my children, and do all the normal things that keep you grounded.

İşte kapıda durmuş, kapıyı çalıyorum. biri sesimi işitir ve kapıyı açarsa, onun yanına gireceğim; ben onunla, o da benimle, birlikte yemek yiyeceğiz.
behold, i stand at the door, and knock: if any man hear my voice, and open the door, i will come in to him, and will sup with him, and he with me.

ama bakü’de yok işte, ben gidiyorum şu anda nahcıvan’a yani, yani işte, nahcıvan’a gidiyorum; gideceğim için tabi ki de mutluyum, keyifliyim işimi yapacağım, çok güzel yemekler yiyeceğim ama otel stresi beni şu anda anladın mı?
but there is no such service in baku. when i go to nakhchivan, of course, i am happy and pleased to go there, it is my job. i will eat very good foods, but finding a good hotel is stressful. have i made myself clear?