検索ワード: when he had been wounded by the arrows (英語 - トルコ語)

tom claimed he had been captured by the enemy.
tom düşman tarafından esir alındığını iddia etti.

he had been favoured to win the event.
dragulescu kategorinin favorisiydi.

many thousands on both sides had been wounded.
her iki tarafta da binlercesi yaralanmıştı.

he did what he had been told.
o, ona söylenilmiş olanı yaptı.

and when he had thus spoken, he dismissed the assembly.
bunları söyledikten sonra topluluğu dağıttı.

he did it as he had been told.
o, ona söylenildiği gibi yaptı.

he had been misidentified by an 11-year-old victim.
11 yaşındaki kurban tarafından yanlış teşhis edilmişti.

he had been faced with desperate circumstances.
talihsiz koşullarla karşı karşıya kalmıştı.

everybody wished he had been elected governor.
herkes vali seçilmiş olmayı diledi.

baghdad said he had been recalled due to alleged attempts by the romanian intelligence services to recruit him.
bağdat büyükelçinin rumen gizli servislerince içeri alınması girişiminde bulunulması olasılığına karşı geri çağrıldığını açıkladı.

he had been twice married and left six children.
İki defa evlenmiş ve 6 tane çocuğu yaşamaktaydı.

he came early, as he had been asked to do.
erken gelmesi istendiği için, erken geldi.

he also said he had been unaware of actions by police in the case, as he was out of the country when they occurred.
başbakan, olay meydana geldiğinde yurtdışında olduğu için polisin konuyla ilgili yaptıklarından haberi olmadığını da kaydetti.

he had been attending an associate's birthday party.
rama bir yardımcısının doğum günü partisine katılmıştı.

chris could not conceal his sadness when he heard that beth had been unable to find his valuable watch.
chris, beth'in değerli kol saatini bulamadığını duyduğunda üzüntüsünü gizleyemedi.

blue has commented that he wanted the role even more when he heard that robert carlyle had been signed on for a part.
blue daha o zaman robert carlyle ile birlikte bir kısım bölümler için anlaşma imzaladı.

till, when he comes to us, he says, 'would there had been between me and thee the distance of the two easts!'
nihayet kıyamet günü bize gelince, arkadaşına: "keşke seninle benim aramda doğu ile batı arasındaki kadar bir uzaklık olsaydı.

found that when he looked at a playground out of a window into which he had been confined, he felt something different.
hapsedildiği pencereden dışarıdaki oyun parkına baktığında değişik bir şeyler hissettiğini fark ediyor.

i had been reading for an hour when he came in.
o içeri geldiğinde, bir saattir kitap okuyordum.

i had been studying english for two hours when he came in.
o içeri geldiğinde iki saattir İngilizce çalışıyordum.