Je was op zoek naar: build it (Engels - Turks)

the turks build it.
türkler yapmış.

we didn't build it.
onu biz inşa etmedik.

and i decided to build it up.
evi yapmaya böylelikle karar verdim.

we thought we could build it, so we built it.
bunu inşa edebileceğimizi düşündük ve yaptık da.

and so this is like this cad program where you build it.
yani bu üzerine kuracağın bir cad programı gibi.

let's all build it together, let's do it well and have fun playing.
bunları beraber oluşturalım, hakkıyla yapalım ve oynarken eğlenelim.

and i convinced him that we should leave the room with the agreement to build it as designed.
ve sonunda odadan ayrılıken, onu tasarladığım planı uygulatmak için ikna etmiş olarak ayrıldım.

"electronic gadgets for the evil genius: 21 build-it-yourself projects".
"electronic gadgets for the evil genius: 21 build-it-yourself projects".

the implication is that if the private sector can't build it, why should turkey step in?
buradan şu çıkarım yapılabilir: özel sektör yapamıyorsa, türkiye neden katılsın?

serbia, meanwhile, is planning to build its first factory next year.
sırbistan ise ilk tesisini gelecek yıl inşa etmeyi planlıyor.

and as i said, the theory must be biologically accurate, it must be testable, and you must be able to build it.
ve dediğim gibi, teorinin biyolojik açıdan eksiksiz olması lazım; sınanabilir olmalı ve onu kurabilmeniz lazım.

i don't know about you but if they build it, that's where i'm going to go.
bunu inşa ettiler mi bilmiyorum, ama ederlerse gideceğim yer orası.

and i promised these people that i was going to build this thing, and we're going to build it all right.
ve bu insanlara bu binayı inşa edeceğime söz verdim, ve inşa da edeceğiz.

delta maxi intends to build its own facilities in albania, besides buying existing companies.
delta maxi, mevcut şirketleri satın almanın ötesinde arnavutluk'ta kendi tesislerini kurmayı planlıyor.

so the incentives for the people helping to construct this zone and build it, and set up the basic rules, go very much in the right direction.
yani insanların bu bölgeyi oluşturma, inşa etme ve temel kuralları koymaya yardım etmelerini teşvik etmek doğru yönde ilerlemeyi sağlıyor.

as it comes out of the grinder, you just have a little tray, and you just take it off in little passes, build it up, slice it vertically.
Öğütücüden çıkar çıkmaz, küçük bir tepsi alırsınız ve sadece küçük parçalar halinde çıkarır, üst üste koyar ve dilimlersiniz.

and you see surfers, people who see this happening, and in some sense build it into a supply chain, which is a very curious one. right?
ve internet gezginlerini görüyorsunuz, bunun gerçekleştiğini gören ve bunu bir çeşit tedarik zincirine dönüştüren insanları, çok ilginç değil mi?

the country is planning to build its own nuclear plant in eastern slavonia near the serbian border, with a capacity of up to 1,600 mwe.
Ülke, doğı slavonya'da sırp sınırı yakınlarında 1600 mwe'lik kapasiteye sahip kendi nükleer santralini kurmayı planlıyor.

he didn't care for how much money this country has, or whether he would be able to ever finish this building, but somehow he has been able to do it, build it, here.
o bu ülkenin ne kadar parası olduğuyla ilgilenmedi, veya bu binayı hiç bitirip bitiremeyeceği ile, fakat o bir şekilde bunu yapabildi, burada inşa edebildi.

==in popular culture==ada bridge was featured in the fifth episode, season nine of the discovery channel documentary television series "build it bigger".
== popüler kültürde==ada köprüsü discovery channel'ın belgesel serisi "build it bigger"ın 9. sezonunun 5. bölümünde konu edilmiştir.