Je was op zoek naar: marketplace (Engels - Turks)

marketplace
pazar

and so our monkey marketplace was born.
ve böylece bizim maymun pazarı doğmuş oldu.

internet — a marketplace for psychoactive substances
İnternet — psikoaktif maddeler pazaryeri

and the goodwill of the marketplace is astonishing.
ve piyasanın iyi niyeti hayret verici düzeyde.

it is located at the edge of the arab bazaar and marketplace.
kapı şehrin arap pazarının ve çarşısının başlangıcında yer alır.

albania seeks to sell more of its goods in the international marketplace.
arnavutluk uluslararası pazarda daha fazla malını satmanın yollarını arıyor.

all marketplace items cost significantly less funcom points than blood coins.
all marketplace items cost significantly less funcom points than blood coins.

and it has been a powerful marketplace differentiator, increasing sales and profits.
ve satışları ve kârı arttırarak çok güçlü bir pazar ayrıştırıcısı oldu.

and then you extract them out of the ground, and sell them on the open marketplace.
sonrasında bunları yerden çıkartırsınız, ve açık pazarda satarsınız.

the difficulty is that there needs to be a real marketplace to drive the investment.
zorluk şurada, yatırım çekebilmek gerçek bir piyasa olması lazım.

a new deal gives e-bay a majority share in the turkish online marketplace.
yeni anlaşma, e-bay'e türkiye'nin İnternet üzerinden satış sitesinde çoğunluk hissesi veriyor.

a marketplace was hit by a mortar shell that killed several members of a single family.
bir pazaryeri roketle vurulmuş ve bir ailenin üyelerini öldürmüştü.

a romanian saleswoman arranges clothes at her stand in bucharest's piata sudului marketplace.
rumen bir pazarcı kadın, bükreş'in piata sudului pazarındaki tezgâhına mallarını yerleştiriyor.

a new ec-sponsored study aims to identify trends and prepare the workforce for the global marketplace.
ak sponsorluğunda yürütülecek yeni bir araştırmada, eğilimleri tanımlama ve işgücünü küresel pazara hazırlama amacı güdülüyor.

his biggest obstacle, really, was the marketplace, which demands these days bright yellow foie gras.
eduardo'nun önündeki en büyük engel pazar ki bu günlerde parlak, sarı foie gras talep ediliyor.

bohdan from kiev said, in response to how he felt about the new consumer marketplace, "it is too much.
kiev'den buddin, yeni tüketici pazarına karşı nasıl hissetiği sorusuna karşın, ''bu çok fazla.

in the past several years, the economic ties have strengthened as turkish investors eye the opportunity to secure a foothold in the balkans marketplace.
geçtiğimiz birkaç yılda türk yatırımcıların balkan pazarında sağlam bir yer edinmek için fırsat kollamaları sonucunda bölge ile olan ekonomik bağlar kuvvetlendi.

as montenegro prepares itself for the european -- and ultimately the global -- marketplace, the problem will become more acute.
karadağ, avrupa – ve nihayetinde dünya – pazarlarına girmeyi hedeflediğinden, bu sorun önümüzdeki dönemlerde daha ciddi bir hal alacak.

it's a difficult thing; it's a marketplace which is very fragmented and a consumer population with no income.
bu zor birşey: bu çok bölünmüş bir pazar ve hiçbir geliri olmayan bir tüketici popülasyonu var.

i remember walking around on my first day in guadalajara, watching the people going to work, rolling up tortillas in the marketplace, smoking, laughing.
guadalajara'daki ilk günümde, etrafta dolaşırken işlerine giden, pazar yerinde tortilla saran, sigara içen, gülüşen, insanları gördüğümü hatırlıyorum.