Usted buscó: ben senin türkçe bildiğini sanmiştim (Turco - Francés)

ben senin amk
bon anniversaire frère

ben senin babanım.
je suis ton père.

ben senin annen değilim.
je ne suis pas ta mère.

"ben, evet ben senin rabbinim.
je suis ton seigneur.

"benim ben, senin rabbin!
je suis ton seigneur.

"gerçekten ben, ben senin rabbinim.
je suis ton seigneur.

muhakkak ki ben, evet ben senin rabbinim!
je suis ton seigneur.

İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim, dedi.
c'est le conseil que je te donne».

fakat ben, senin bildiğini bilemem; şüphe yok ki sen gizli olan her şeyi, hakkıyla bilirsin.
tu es, en vérité, le grand connaisseur de tout ce qui est inconnu.

ben senin iyiliğin için ne kadar teşekkür etsem azdır.
je ne vous remercierai jamais assez de votre gentillesse.

sen benim düşüncemi bilirsin; ancak ben senin düşünceni bilmem.
tu sais ce qu'il y a en moi, et je ne sais pas ce qu'il y a en toi.

sen benim içimde olanı bilirsin ama ben senin zatında olanı bilmem.
tu sais ce qu'il y a en moi, et je ne sais pas ce qu'il y a en toi.

baba, dünya var olmadan önce ben senin yanındayken sahip olduğum yücelikle şimdi beni yanında yücelt.
et maintenant toi, père, glorifie-moi auprès de toi-même de la gloire que j`avais auprès de toi avant que le monde fût.

ben seni istiyorum
i want you.

ben seni seçtim.
moi, je t'ai choisi.

ben senden daha iyiyim.
je suis meilleur que toi.

ben, senin “İsrailoğullarının içine ayrılık soktun, sözümü dinlemedin!” diyeceğinden endişe ettim.”
je craignais que tu ne dises: «tu as divisé les enfants d'israël et tu n'as pas observé mes ordres».

yusuf'un huzuruna girdikleri zaman yusuf, kardeşini yanına aldı da ben senin kardeşinim dedi, onların yaptıkları hareketten kederlenme.
et quand ils furent entrés auprès de joseph, [celui-ci] retint son frère auprès de lui en disant: «je suis ton frère. ne te chagrine donc pas pour ce qu'ils faisaient».

ben seni seçtim, şimdi vahyolunanı dinle.
moi, je t'ai choisi. ecoute donc ce qui va être révélé.

ben, senin: "İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın, sözümü önemsemedin" demenden endişe edip korktum."
je craignais que tu ne dises: «tu as divisé les enfants d'israël et tu n'as pas observé mes ordres».