Je was op zoek naar: ben gideyim o zaman (Turks - Engels)

o zaman
welcome to our family

o zaman.
then.

gel o zaman
you sure

o zaman ne?
so, what is it then?

konuş o zaman
speak then.

buyur o zaman.
then, here you are.

hadi başlayalım o zaman.
let's get started, then.

o zaman ayık mıydın?
were you sober at that time?

dh: o zaman başlıyoruz.
dh: then here we go.

biraz azalt o zaman.
you lower it then.

o zaman okulda mıydın?
were you at school at that time?

o zaman kanada'daydım.
i was in canada then.

e: o zaman bırakın gideyim.
e: then let me go.

o zaman tesadüfen hokkaido'daydık.
we happened to be in hokkaido then.

ben gideyim ve biraz ekmek satın alayım.
let me go and buy some bread.

o, dilerse rüzgarı durdurur, yelkenle giden gemiler o zaman denizin yüzünde durakalır.
and if he wills, he stills the wind, and they remain motionless on its back.

o zamandan beri arkadaşız.
we have been friends ever since.

o zamanda televizyon seyrediyordum.
i was watching tv then.

1965 yılında ben iki yaşındayken başkan johnson'ın masasına giden... ...o rapor.
that report that landed on president johnson's desk when i was two years old -- 1965.

denizde koca dağlar gibi akıp giden o görkemli gemiler de o'nundur.
also, his are the ships that run, raised up like mountains upon the sea.